Şelasyon cıva, kurşun, arsenik ve benzeri toksik ağır metallerin bazı ilaçlara bağlanarak vücuttan atılmasının (temizlenmesinin) sağlanmasıdır.
Temel olarak dört ilaç kullanılmaktadır:
DMSA (Di-Mercapto-Succinic Acid) en çok tercih edilen şelasyon ajanıdır.
DMPS (Di-Mercapto-Propane-Sulfonate) sık kullanılan diğer ajandır.
DMSA’nın geniş bir yelpazedeki zehirli metalleri (kurşun, cıva, arsenik, kalay, kadmiyum, nikel, tungsten, uranyum antimon, platin vb) bağladığı ve vücuttan attığı ispat edilmiştir.
İkinci sırada tercih edilecek ajan ise DMPS olmalıdır.
Saptanan metallerin özelliğine göre EDTA ve ALA da ilk iki sıradaki ajanlarla dönüşümlü olarak kullanılabilir.
Şelasyon tedavisi hangi şartlarda yapılabilir?
Şelasyon her otistik çocuğa uygulanabilecek bir tedavi yöntemi olmadığı gibi, deneyimli ve yetkin olmayan kişilerce uygulandığında ciddi zararlar verebilir. Bu tedavi öncesinde bu tedaviye gerek olduğu mutlaka kanıtlanmalıdır.
Bu tedavi sadece ağır metallerden etkilenen ve bu tedavinin uygulanabileceği özelliklere sahip yani böbrek, karaciğer ve kemik iliği hastalığı olmayan ve tedavi öncesinde yapılacak testlerle mevcut mineral düzeyleri yeterli bulunan çocuklara önerilebilir.
Bir diğer önemli konu da şelasyon tedavisi öncesinde glutatyon seviyesini normal düzeye getirmektir.
Glutatyon’un toksik ağır metalleri bağlayarak vücuttan atılmalarını sağlamak gibi çok önemli bir role sahip olduğu unutulmamalıdır.
DMSA ile yapılan şelasyon tedavisi esnasında çinko boşaltımı hemen hemen iki kat artmaktadır.
Bu nedenle çinko seviyesi tedavi öncesi ve esnasında izlenmeli ve normal seviyeyi koruyabilmek için gerektiğinde çinko takviyesi yapılmalıdır.
DMSA demir, kalsiyum ve magnezyum boşaltımını etkilemez; bakır boşaltımını ise artırır.
Bakır, otistik çocuklarda genellikle fazladır, bu yüzden bu atılım faydalıdır ancak bakır seviyesi tedavi öncesi ve esnasında yine de takip edilmelidir. Çünkü bakır düşüklüğü de zararlı bir durumdur.
Şelasyon tedavisinde, özellikle küçük çocuklarda ve ağızdan tedaviyi reddeden olgularda tercih edilmesi gereken ilaç veriliş biçimi ciltten emilim yoluyla olmalıdır. (transdermal) Bu zaten en güvenli yoldur.
Oral (ağız yoluyla) DMSA, temini kolay ve ucuz olması nedeniyle sıklıkla ilk tercih edilen ajan olmaktadır. Karaciğer yetersizliği olan olgularda ise rektal (makat) yol diğer bir alternatiftir.
Tedavinin yavaş ve optimal dozlarda olması, ağır metallerle birlikte atılabilecek faydalı minerallerin takip edilerek zamanında yerine konulabilmesine olanak sağlayacaktır.
Hızlı yapılacak bir tedavide ise pek çok organdan ve aynı anda kana çok miktarda ağır metal karışacaktır. Bu durumda beynin attığından fazlasıyla karşılaşması söz konusu olabilecektir (reexposure). Damar yolu ile yapılan (IV) şelasyon tedavisi (EDTA, ALA) bu nedenle ön planda önerilmemektedir. Unutulmamalıdır ki şelasyon bir “maraton” dur ve bu tedavide kısa mesafe koşucusu gibi davranılmamalıdır.
Şelasyon tedavisi öncesinde vücudun çeşitli fonksiyonlar için gereksinimi olan elementlerin düzeyi araştırılmalıdır. Varsa eksikler yerine konulmalı ve tedaviye bundan sonra başlanmalıdır. Ayrıca tedavi süresince de çocuklara mineral ve vitamin desteği verilmelidir. Bağırsak sorunları olan çocuklarda DMSA kullanılmasının mantar enfeksiyonlarını azdırabilir.
Şelasyon tedavisinin olası yan etkilerinin saptanması ve alınması gereken önlemler
Nadir de olsa karaciğer, böbrek ve kemik iliği olumsuz etkilenebilmektedir. Tedavi süresince uygun aralıklarla mineral düzeylerinin yanı sıra ilgili tetkikler 2-3 ay gibi aralıklarla tekrarlanarak hastayı yakından takip etmek önemlidir.
DMSA temelde idrar yoluyla atıldığı için böbrek fonksiyonları kontrol (kan kreatini, kan üresi) edilmelidir.
Kemik iliği baskılanmasına yol açabilme olasılığına karşın kan bulgularını kontrol etmek gereklidir (tam kan sayımı).
Karaciğere zarar verebilme olasılığına karşın karaciğer fonksiyonlarını kontrol etmek (ALT, AST, GGT).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder